Pages

26 Haziran 2011 Pazar

Hz.Muhammed (sav)'in Vahiy İle Gelecekten Haber Vermesi -3-


FIRAT NEHRİNİN SUYUNUN KESİLMESİ

Hz.Muhammed (sav) dünyanın son döneminde yani ahir zamanda yaşanacak pek çok olayı detaylarıyla 1400 yıl öncesinden haber vermiştir.

Bu haberlerden biri de Fırat Nehrinin suyunun durmasıdır. Tarih boyunca böyle bir olay yaşanmamıştır. Ta ki günümüze kadar.

Şimdi Peygamberimizin 1400 yıl önceden bu olayı nasıl haber verdiğine bakalım:

Mehdi'nin alametlerindendir: Fırat Nehrinin durdurulması. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 39)

Keban Barajı'nın inşa edilmesiyle nehrin suyu durdurulmuştur.

Bu hadisenin ayrıntılarıyla ilgili diğer hadislerde de önemli bilgiler verilmektedir: Fırat (Nehrinin suyu çekilerek) kıymetli altın hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. Her kim o zaman orada bulunursa, ondan bir şey almaya uğraşmasın!. (Çünkü ihtiyar dünyanın ömrü sona ermiş bulunacaktır.) (Sahih-i Buhari, 12/305)

Resulullah: Fırat Nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmayacaktır. İnsanlar onun için harb edecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecek, onlardan her adam, keşke kurtulan ben olsaydım, diyecektir buyurmuşlar. (Sahih-i Müslim, 11/320)

Resulullah: Fırat'ın altın bir dağ üzerinden açılması yakındır. İmdi orada kim bulunursa, ondan birşey almasın! buyurdular. (Sahih-i Müslim 11/320)

Resulullah şöyle buyurdu: Yakında Fırat Nehri altın hazinesini açığa çıkarır, kim buna hazır bulunursa, ondan bir şey almasın. (Sünen-i Ebu Davud, 5/116)

(Resulullah:) "Fırat Nehri bir altın dağını açığa çıkarır" dedi. (Sünen-i Ebu Davud, 5/116)

Fırat Nehrinin suyu çekilerek altın hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. Her kim, o zaman orada bulunursa o hazineden bir şey almasın. Aksi takdirde ya ölür veya öldürülür." (Hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir/Riyazü's Salihin, 3/332)

Görüldüğü gibi Hz. Mehdi'nin çıkışının önemli bir alameti olan Fırat Nehrinin suyunun durdurulması ve altın değerinde bir hazinenin ortaya çıkması pek çok büyük hadis kitabında yer almaktadır. Şimdi hadislerde geçen önemli ifadeleri inceleyelim:

Resulullah buyurdu ki: (1) Fırat Nehrinin suyu çekilip (2) altından bir dağ meydana çıkmadıkça kıyamet kopmaz. (3) Bu hazine üzerine kıtal vukua gelir, her yüzden doksan dokuzu ölür. (Kıtale iştirak edenlerden) Her kişi yalnız ben halas olacağım (kurtulacağım) diye ümitlenir. (Hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir/Riyazü's Salihin, 3/332)

(1) Fırat Nehrinin suyunun çekilip...
Suyuti hazretlerinin kitabında bu hadis "suyun durdurulması" olarak geçmektedir. Gerçekten de Keban Barajı, Fırat Nehrinin suyunu durdurdu, kesti.

(2) "Altın"dan bir dağ meydana çıkmadıkça...
Yapılan baraj sayesinde; elektriğin üretilmesi, toplanan suyun arazide kullanılarak toprağın veriminin artması ve ulaşım kolaylığının sağlanması gibi sebeplerle, buradaki topraklar "altın" gibi kıymetli hale gelmiştir.

Barajlar, şekil itibariyle de betondan dev bir dağı andırmaktadır. Bu barajdan (hadis-i şerifteki benzetmeye göre dağdan) altın değerinde servet dökülmektedir. Dolayısıyla baraj "altın bir dağ" özelliği kazanmaktadır. (En doğrusunu Allah bilir)

(3) Bu hazine üzerinde kıtal (*) vukua gelir
*Kıtal: Birçok kişinin ölümüne sebep olan kavga
Bölgede halen devam eden yaygın anarşi ve kıtal sebebi ile oradan toprak alan, o bölgedeki anarşinin zararına uğrayabilir. Hadisteki ifadeyle ya ölür ya da öldürülür.

Bilindiği gibi 68 lerde, 70 lerde yaşanan komünist ayaklanma, o sıralarda öğrenci olan daha sonra bir başka komünist ayaklanmaya liderlik yapacak bir katili yetiştirmişti: Abdullah Öcalan. Masum ve dindar Kürt halkını zorla komünist yapmaya çalışan bebek katilinin kendine hedef seçtiği bölge hadislerdeki bölgedir.

Yani baraj ile Fırat nehrinin suyunun kesilmesinin hemen ardından çıkan PKK terörü hadislerde detaylarıyla bildirilmiştir.

18 Haziran 2011 Cumartesi

Müştak Baba'nın 100 Yıl Önceden Tarihiyle Verdiği Haber!


Tam adı Mustafa Müştak Efendi olan Müştak Baba, 1750'lerde Bitlis'te doğdu. Medresede okurken tasavvufa merak saldı ve Kadiriye tarikatine girdi. Sonra, uzun seyahatlere çıktı; İstanbul'a da geldi, Selámi Efendi Dergáhı'na şeyh oldu ve zamanın hükümdarı İkinci Mahmud ile Sadrazam Ákif Paşa'nın yakın çevresine girdi. Daha sonra da memleketi Bitlis'e dönerken uğradığı Muş'ta ‘sihirbazlık yaptığı' gerekçesiyle öldürüldü, bir iddiaya göre de idam edildi.

Zamanının kuvvetli bir şairi olan Müştak Baba "Ebced" ve "Cifr" ilmine iyi derecede hakimdi. 1846'da basılan ‘Divan'ındaki bazı şiirlerde bu ilmi kullanarak gelecekle alakalı birçok şifreli mesaj yazdı, hatta basılmayan şiirlerinde de gelecekten haber vermekteydi, üstelik günün birinde aniden öldürüleceğini bile yazmıştı ve en önemli kehaneti, Ankara'nın 1923'te İstanbul'un yerini alıp başkent olacağını 100 küsur sene öncesinden söylemesiydi!

‘Müştak Baba Divanı'nın elyazması kütüphanelerinde çok sayıda nüshası bulunuyor ve onlarca şiir, ebced sisteminin gelecek tahminine uyarlanmasını bilen kişiler tarafından şifrelerinin çözüleceği zamanı bekliyorlar.

Biz şimdi Ankara'nın İstanbul'un yerine başkent olacağını haber verdiği şiirini inceleyelim. Şiir Osmanlıca haliyle şöyle:

‘Me'vá-yı názenine kim elf olursa efser / Lá-büdd olur o me'va İslámbol ile hemser // Nun ve'l-kalem başından alınsa nun-ı Yunus / Aldıkda harf-i diger olur bu remz ızhár // Miftáh-ı sure-i Kaf ser-had-i kaf tá kaf / Munzamm olunmak ister Rá-yı Resul-i Peyamber // Háy-ı huy ile áhir maksud oldu záhir / Beyt-i veliyyü'l-ekrem Elhác Abd-i ekber // Ey pádişáh-ı fehhám Sultan Hacı Bayram / Revhán ister ikram-ı Müşták-ı abd-i çáker'

Şimdi, şiirin günümüz Türkçesiyle tercümesine bakalım:

‘1000 manasına gelen ELF sözü, güzeller beldesinin başına EFSER, yani tac olarak konursa, o belde İstanbul'dan farksız bir hale gelir. Sonra, Yunus Suresi'ndeki NUN ve Kaf Suresi'ndeki KAF harfleri alınır. Resul'ün, yani Hazreti Peygamber'in RI harfi de bunlara ilave olunmak ister ve maksad ‘háy-ı huy' sözündeki ‘HE' harfi ile tamamlanır. Ey anlayışlıların padişahı olan Sultan Hacı Bayram! Senin bulunduğun o güzel belde, bu değersiz kul Müştak'tan hürmet istiyor!'

Müştak Baba, şiirin ilk mısraında ‘1000' manasına gelen ‘elf' ve ‘tac' demek olan ‘efser' sözlerini veriyor ve ‘efser'in başına ‘elf'in ilave edilmesi gerektiğini söylüyor. Ebced hesabıyla 341 tutan ‘efser'e ‘elf'in, yani ‘1000' sayısının ilavesiyle, Ankara'nın başkent yapıldığı 1923'ün Hicri takvimle karşılığı olan 1341 tarihini elde ediyoruz.

Müştak Baba, daha sonra beş mısrada sırasıyla ‘elif', ‘nun', ‘kaf', ‘rı' ve ‘he' harflerini veriyor. Bu harfler, bu sırayla yazıldıklarında ortaya ‘Ankara' kelimesi çıkıyor. Yani, Müştak Baba, ‘Ankara'nın eski harflerle yazılışı olan ‘A-N-K-R-H' harflerini sıralıyor, ‘Güzeller beldesi ve Hacı Bayram'ın memleketi olan Ankara, 1341 yılında başlara tac olacak ve İstanbul'dan -yani, şiirin yazıldığı zamanın başkentinden- farksız hále gelecek' diyor.